AnasayfaEkolojiSürdürülebilir Kalkınma

Sürdürülebilir Yaşam Dünyasını 2024’te Neler Bekliyor?

Sürdürülebilir Yaşam Dünyasını 2024’te Neler Bekliyor?

Endüstriyel gelişme ve teknolojik ilerlemeyle birlikte, sürdürülebilirlik daha bilinçli ve sistemli bir hale geldi, çevresel etkiyi azaltma ve kaynak verimliliği ön plana çıktı. Bugün sürdürülebilir yaşam; yenilenebilir enerji, atık yönetimi, sürdürülebilir tarım ve çevreye duyarlı tüketim gibi kavramlarla bütünleşerek bir yol haritası sunuyor. OGGUSTO Sürdürülebilir Yaşam Editörü Zeynep Özar Berksü’nün hazırladığı raporun özetini okuyucularımızla paylaşıyoruz.

Küresel karbon emisyonlarının 2020’deki %8’lik düşüşü, tarihteki en keskin düşüş olarak kayıtlara geçmişti ki emisyonlar 2021’de %6 ve 2022’de %1 oranında arttı. Bir yandan daha temiz ve daha yeşil bir geleceğe yönelik çeşitli hareketlerin hızla arttı. Olumlu gelişmelerin yanı sıra ortaya çıkan sorunların üstesinden gelmek ve daha sürdürülebilir bir geleceğe kavuşmak adına 2024 senesinde peşinden gidilmesi gereken birçok öncü pratik var.

Üretimde sürdürülebilir çözümler

Son Climate Watch verilerine göre genel enerji kullanımının küresel sera gazı emisyonlarına katkısı %73,2. Enerji kullanımını %18,4 ile tarım izliyor. Dolayısıyla enerjinin, üretiminde sürdürülebilir çözümler sunulması açısından en yüksek ilgiyi ve ilerlemeyi görmesi şaşırtıcı olmayacak.

Döngüsel ekonomi hak ettiği değeri buluyor

2024 ve sonrasında döngüsel ekonominin moda bir sözcük olmaktan çıkıp gerçek bir işleyiş biçimine dönüşmesi bekleniyor. Nihai hedef net: kaynakların değerlendirildiği, atıkların en aza indirildiği ve işletmelerin fayda sağlayarak iyileştirdiği bir gezegen.

Daha Temiz Bir Geleceğin Kapısı Aralanıyor

Çevreci ambalajlar ve sürdürülebilir gıda tüketimi gibi uygulamalar, plastik kirliliği ve gıda israfını azaltarak doğaya önemli katkılar sağlıyor. Aynı zamanda, bilişim teknolojilerinin çevresel etkileri de giderek daha fazla dikkat çekiyor.

Hızlı Modaya Tolerans Azalıyor

Geçtiğimiz Haziran ayında Avrupa Parlamentosu, AB ülkelerinde tekstil ve giyim sektörünü daha çevre dostu hale getirmek adına bir stratejik tavsiyeler raporuna onay verdi. Tüketicilerin etik açıdan daha sorumlu ve sürdürülebilir seçimler yapmalarına yardımcı olacak önlemler alınması talep edilen raporda, AB’de satılan tekstil ürünlerinin daha dayanıklı olması, kolaylıkla onarılması ve geri dönüştürülebilmesi gerektiği belirtildi. Raporda, söz konusu tekstil ve giyim ürünlerinin tedarik zinciri boyunca insan hakları, sosyal haklar ve işçi haklarıyla birlikte çevre ve doğaya saygılı olunması gerektiği kaydedildi.

Hızlı modanın çevreye ne kadar zarar verdiğinin bu kadar çok farkına varılmasıyla birlikte, sürdürülebilir moda hareketinin 2024’te daha çok ön plana çıkması ve daha çok tartışılması bekleniyor.

Sürdürülebilirlik Raporlaması Rekor Seviyeye Ulaştı

Sürdürülebilirlik raporları sunan şirketlerin sayısı son on senede istikrarlı bir şekilde arttı. Yönetişim ve Hesap Verilebilirlik Enstitüsü, 2022 senesinde sürdürülebilirlik raporlamasının rekor seviyeye ulaştığını tespit etti. Russell 1000’de rapor yayınlayan şirket sayısı sadece 1 sene içinde %16 arttı ve şirketlerin %81’i gibi yeni bir zirveye ulaştı. S&P 500 Endeksi’nde sürdürülebilirlik raporu yayınlayan şirket sayısı %96’ya yükseldi.

Önümüzdeki dönemde sürdürülebilirlik yöneticilerine ek karbon muhasebecisi, sürdürülebilir ürün uzmanı, çevre uyum görevlisi, sürdürülebilir satın alma sorumlusu ve sürdürülebilirlik danışmanı gibi unvanlar doğması bekleniyor.

Yeşil Hidrojen Kavramı Önem Kazanıyor

İlginin hızla yöneldiği bir başka teknoloji, yeşil hidrojen. Rüzgar ve güneş gibi düşük karbonlu kaynaklardan elde edilen enerjiyle sentezlenen hidrojen yakıtı ‘yeşil hidrojen’ olarak adlandırılıyor. Yeşil hidrojenin maliyeti son yıllarda sürekli olarak düşüyor. Bu nedenle pazarın 2030’a kadar yaklaşık %40’lık bir bileşik yıllık büyüme oranıyla 60,56 milyar dolar değerine ulaşması bekleniyor.

Bina ve İnşaatların Karbon Emisyonu Gündemde

Paris Anlaşması, 2030 senesine kadar binaların enerji yoğunluğunu metrekare başına %30 azaltma ve 2050 senesine kadar tüm inşaat sektörünün net sıfıra ulaşması gerektiğini hedef olarak belirledi. Çevre uzmanları, sektörün bu iklim hedefine ulaşma konusunda çok geride olduğunu söylüyor. Öyle ki, sektör hemen şimdi kritik değişimlere yatırım yapmazsa, emisyonların 2050’ye kadar iki katına çıkacağı tahmin ediliyor.

Bitki Bazlı Beslenme Artıyor

Bitki bazlı beslenme şekilleri; vegan, vejetaryen, fleksitaryen ve pesketaryen beslenen kişi sayısı dünyada ve ülkemizde de artmakta. 2022 Vlabel FMCG Gurus Vegan Araştırması, dünyada 79 milyon vegan olduğunu gösteriyordu. Bu yıl rakamın 80 milyonu aştığı öngörülüyor. Araştırmada, Türkiye’de tüketicilerin yüzde 28’inin beslenme biçimini fleksitaryen olarak tanımladığı, yüzde 20’sinin vejetaryen, yüzde 3’ünün vegan ve yüzde 1’inin pesketaryen olarak ifade ettiği ortaya konuyor. Bu oranların 2024 yılında da önemli bir artış göstereceğini söylemek mümkün.

Bütünsel sağlık, beslenme ve gıda trendlerinde önemli bir etken. Bilinçli ve sağlıklı beslenme, 2024’te büyüyerek devam edecek olan bir trend olacak gibi duruyor. 2024‘te “temiz etiket” tanımıyla üretim süreci sırasında su tasarrufu sağlamaya yönelik çabaları destekleyen ürünler de artışa geçecek, sürdürülebilirlik çoğu markanın odağında olacak.

Sürdürülebilir ambalaja yönelik çalışmalar artıyor

Tek kullanımlık plastiklere ilişkin katı düzenlemeleri getiren ülkelerin sayısı son birkaç yılda iki kattan fazla arttı. Kanada ve Hindistan, bu tür ambalajları aşamalı olarak ortadan kaldırmaya başlayan son ülkeler. Toplam 77 ülke plastik poşetleri tamamen ya da kısmen yasaklamış durumda. 175 ülke ise 2024 senesi sonuna kadar plastik kirliliğinin sona erdirilmesine yönelik bir BM kararına imza attı.

Şirketler de bu düzenleyici eğilimlere ayak uydurmak için uygulamalarını değiştiriyor. Sürdürülebilir ambalaj pazarı 2021’de 229,46 milyar dolar değerindeydi. Bu rakamın yıllık %7,5 oranında büyüyerek 2030’a kadar 409,2 milyar doları geçeceği tahmin ediliyor.

Bilişim Teknolojileri Emisyonları Gündemde

BM’nin hedefleri arasında 2030’a kadar bilişim teknolojileri emisyonlarını %45 oranında azaltmak yer alıyor. Veri merkezleri, çevre açısından kötü üne sahip. Ortalama bir veri merkezi, benzer büyüklükteki tipik bir ofise kıyasla %50 kadar daha fazla enerji tüketiyor. Toplamda, veri merkezleri ABD’deki tüm elektrik kullanımının %2’sini oluşturuyor. Bu veriler kulağa kötü gelse de işin bir de son kullanıcı tarafı var. Dünya genelindeki son kullanıcı cihazları veri merkezlerinden 1,5 ila 2 kat daha fazla karbon üretiyor.

Özel sektördeki pek çok kişi sürdürülebilir çözümler üretmeye başladı. Bazı sunucu üreticileri artık ana işlem biriminin tüm üniteyi atmadan değiştirilebildiği modüler üniteler yaratıyor.

Böylece veri merkezleri -normalde olduğu gibi- her iki senede bir yeni ekipman satın almak yerine sunucuların ömrünü uzatabilir ve bu ekipmanın üretimiyle ilişkili karbon emisyonlarını azaltabilir.

Doğa Pozitif Kavramını Daha Sık Duyacağız

Geçtiğimiz birkaç ay içinde ‘doğa pozitif’ (nature positive) terimi, pek çok kişinin ‘karbon nötr’ (carbon neutral) ile aynı düzeyde öne çıkarılmasını talep ettiği bir kavram oldu. Dünyanın dört bir yanındaki işletmeler, doğaya karşı duyarlı olma taahhüdünde bulunmanın ilk aşamalarındalar.

Hükümetlerin de biyoçeşitlilik konusunda harekete geçmeye başladığını görüyoruz. BM’nin Aralık 2022’deki COP15 biyoçeşitlilik zirvesinde 196 ülke ekosistemleri, vahşi türleri ve doğal kaynakları korumayı amaçlayan küresel bir biyoçeşitlilik çerçevesine imza attı.

Biyoçeşitlilik kaybında en önemli faktörlerden biri, ormansızlaşma. Araştırmacılar, Amazon yağmur ormanlarının bir kırılma noktasında olduğunu, bu kritik eşikten sonra ormanın bazı bölümlerinin kaybının gezegen üzerinde derin etkileri olacağını söylüyor. Son 50 senede Amazon’un yaklaşık %17’si yok edildi.

Sürdürülebilirliğe olan ilgi artık popüler olmaktan ziyade gezegenin geleceği için somut çözümler üretilmesine dair adımların atıldığı bir zemin haline geldi. 

Enerji, mobilite, inşaat, finans, ambalajlama gibi alanlarda öncü isimlerin inovasyonlarını konuşmaya başladık. Bu motivasyonun en önemli nedenlerinden biri, şüphesiz, tüketici farkındalığı ile artan talep. Yeşil ekonominin değerinin 2050’ye kadar 10 trilyon dolardan daha fazla olacağı tahmin ediliyor. Devletler ve şirketler, tüm sürdürülebilirlik vaatlerine rağmen, fosil yakıt üretimlerini 2030’a kadar iki katına çıkarmayı planlanıyor.

 

COMMENTS

WORDPRESS: 0
DISQUS: